Salgın Nedir? Salgın insanları, hayvanları ve doğayı etkisi altına alan ve tüm bu popülasyonların değişime uğramasına olanak veren pandemik veya epidemik olarak sınıflandırılmış bazı durumlarda ölümcül olabilen hastalık türleridir. Bu hastalıkların salgın olmasının sebebi kişiden kişiye çeşitli yollarla bulaşması ve en az yüzden fazla kişide görülmesidir.
Bir salgının pandemik olması bütün dünyaya yayılmış olması demektir. Günümüzde dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 mikrobu ile bulaşan Corona Virüs pandemik bir salgındır. Epidemik salgın ise tek bir coğrafyada yayılan bir terimdir. Örneğin, Afrika’da görülen Sıtma hastalığı endemik salgın türüne örnek olarak gösterilebilir.
Eski tarihte milyonlarca insan birçok salgın türü ile baş etmiştir. Bu salgınlardan dolayı birçok insan hayatını kaybetmiştir. Tarihe damga vurmuş salgın türleri hakkında kısa kısa bilgilendirmeler yaparak eski salgınlara atıf yapalım.
İçindekiler tablosu
Antoninus(Galen)Salgını
Antoninus diğer bir adıyla Galen salgını Roma İmparatorluğu döneminde M.S 165-180 yılları arasında ortaya çıkmış olan bir salgındır. Bu salgın Antoninus vebası olarak adlandırılmıştır. Günde 2 binden fazla insanın ölümüne sebep olan veba salgınının doğu seferinden dönüş yapan askerlerin ülkeye getirdiği bilinmektedir.
Salgın ilk olarak eski hekimler tarafından kızamık ya da su çiçeğine benzetilmiş ancak daha sonradan veba hastalığına benzer semptomlar göstermiştir. Nüfusun neredeyse yüzde 30’unu yok eden veba salgını eski Roma Hükümdarı Marcus Aurelius Antoninus’un da ölümüne sebep olmuştur.
Kara Veba
Kara Veba 1346 ile 1353 yılları arasında meydana gelmiş 75 milyon kişiyi canından etmiştir. Kara Veba salgını yüzünden halk kendini her yönden sorgulamış dini otoriteler adeta ayaklanmıştır. Bu salgının Rönesans hareketlerini etkilediği ve dini reformların yeniden şekillenmesine neden olduğu bilinmektedir.
Jüstinyen Vebası
Konstantinapol şehrinde İmparator Jüstinyen’in devlet idaresinde olduğu dönemde ortaya çıkan veba salgını Jüstinyen Vebası olarak adlandırılmıştır. İlk olarak Avrupa ülkelerinde daha sonra Mısır ve Filistin’de en sonunda Anadolu’da görülen salgının askerlerin getirdiği askeri malzemelerin arasında bulunan fareler tarafından bulaştığı söylenmektedir.
Hastalık etkilerini göstermeye uzun bir süre devam etti ve sonra ülkeyi terk etti. Yalnız o dönemin en çok insan yaşayan şehri olan Konstantinapol nüfusunun yüzde 40’ını bu salgında yitirdi. Tarih kaynaklarında yer alan bir rivayete göre mezar yerleri dolunca geride kalan ölülerin denize atıldığı edinilen bilgiler arasındadır.
Cocoliztli Salgınları
16.yüzyılda ortaya çıkan bu salgınlar Meksika bölgesinde meydana gelmiş olup birden fazla hastalığın aynı bölgede görülmesi sebebiyle bu salgınlara Cocoliztli Salgınları adı verilmiştir.1520-1576 tarihlerinde gerçekleştiği düşünülen bu salgınların balıklarda üreyen salmonella bakterisinden insanlara bulaştığı yapılan araştırmalar neticesinde bulunmuştur. Bu salgın hastalıkların yaklaşık 15 milyon insanın ölümüne yol açtığı kaydedilmiştir.
Birinci Dünya Savaşında Ortaya Çıkan Tifüs Salgını
Avrupa ve Asya’da 25 milyon Sovyetler Birliğinde ise 3 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olan Tifüs salgını Birinci Dünya Savaşı yapıldığı dönemde meydana gelmiştir.1914-1918 yılları arasında Tifüs mikrobu taşıyan bitler tarafından insanlara geçen salgın çok geç fark edilmiştir. Salgının sebebi bulununca bitlere karşı önlemler alınmış ancak doğudaki ülkelerde salgın çok şiddetli olduğundan ölümlere engel olunamamıştır.
HIV(AIDS)Virüsü
20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan HIV virüsünün ilk olarak maymundan insana geçtiği bilinmektedir. İlk vaka Kongo’da görülmüştür ancak bu hastalığın ne olduğu ve adı ancak 1980 yılında keşfedilmiştir.
AIDS hastalığı kanında bu virüsü taşıyan insan ile yapılan cinsel temas sonrası bulaşan bir hastalıktır. Yapılan araştırmalara göre bu hastalık son 30 yılda yaklaşık 40 milyon insanın ölümüne yol açmıştır. Hastalığın tedavisi için çalışmalar hala sürmektedir.