Saygı Dizisi 1. Bölüm Değerlendirmesi

Diziyi değerlendirmeden önce filmi biraz geriye sarmamız gerekiyor. Yıllardır özlenen ve internette yayınlansa da izlesek denilen Behzat Ç. sonunda bluTV platformu ile yeniden seyirci ile buluşacağı açıklandığında herkes çok heyecanlanmıştı. “Amirim” geri dönüyordu. İlk bölümü sabırsızlıkla bekledik. En sonunda yayınlanmıştı ancak izleyiciler ikiye bölünmüştü kimisi eski tadı bulamadığını söylerken kimisi de yeniden başladığı için mutluydu. Böyle bir tartışma içinde Behzat Ç.’nin bluTV sezonu bitti. İkinci sezonun (toplamda beşinci) geleceği açıklandıktan sonra yaşanan birtakım anlaşmazlıklardan ötürü dizinin yeni sezonu iptal oldu. Bu durum Behzat Ç. izleyicilerinin tepkisini çekti. Özellikle de yıllık üyelik almış olanların. 🙂 Platform da iptal haberleri iyice ayyuka çıktıktan sonra yeni projesini duyurdu:

Saygı Dizisi

SAYGI: Bir Ercüment Çözer Dizisi! Behzat Ç. izleyenlerin çoğunun isteyebileceği bir devam dizisi olan Saygı, böyle bir ortamda çıktığından ötürü, platformun tabiri caizse “gaz almak için” sunduğu bir yapım olarak görüldü.

27 Ekim 2020 tarihinde de dizinin ilk bölümü yayınlandı. Süre olarak 70 dakika civarında olan bu bölümün, ilk bölüm olması sebebiyle platform standartlarının üstünde bir uzunluktaydı. Ercüment Çözer’in katıldığı bir ödül gecesiyle diziye giriş yaptık. Kendisi her zamanki duruşuyla ve umursamazlığıyla ortaya çıktı. Günümüz konjonktürüne göndermelerin bulunduğu da belirtmemiz lazım. Çözer’in kendine has üslubüyla yanında getirdiği içkiden bardağa doldurması ve etrafta bulunan muhafazakar insanların şaşkın bakışlarına aldırmadan bunu yapması da tam onun yapabileceği bir hareketti.

“Barışmamızın şerefine alıyorsun bu ödülü.” cümlesi de ülkemizdeki çarpık ilişkiler ağını gözler önüne seren bir başka detaydı. Kendisinin bu ödüle verdiği değer ise yaptığı tek kelime konuşma ve ödülü aldıktan hemen sonra mekanı terk ederken plaketi çöpe atmasıyla bizlere gösterildi. Sonrasında ise esas Ercüment Çözer’in dünyasına giriş yapmaya başladık. Kendi adaleti olan ve bunu kendi kurallarıyla sağlayan birisiydi o. Bunları yapabilecek imkanı vardı. Adeta kendi hapishanesini kurmuş ve kendi adaletine göre cezalandırılması gerekenkleri cezalandırdı bir bölgeydi orası. Bölümün ikinci yarısına geçerken de Ercüment Çözer’in dikkatini bir televizyon programına konu olan iki kişi dikkatini çekmişti. Onlar da kendi adaletlerini kendileri sağlıyordu. Saygısızlara gerekeni yapıyorlardı. Tıpkı Ercüment Çözer gibi…

Helen ve Savaş’ın hikayesi

Bu sahne sonrasında da dizinin diğer iki ana karakteri Helen ve Savaş’ın hikayesine geçiyoruz. Dizinin bu kısmında iki karakterin tanışma hikayesine odaklanırken bu sırada da geçmişlerine ve sorunlarına şahit oluyoruz. Kişisel olarak bu kısımda Savaş karakterinin Helen’den daha ön planda olduğunu söyleyebilirim.

Savaş’ın taksiciyi öldürüp bu konuda yaşadığı vicdan azabı da bize gayet güzel aktarıldı. Bu noktadan sonra Helen’in devreye girip Savaş’ı teslim olmamaya ikna etmesi ise şu anda yaptıkları şeye bir başlangıç oldu adeta. Burada da bölümü bitirdik derken bölüm sonuna bir sahne daha eklenmişti. Yönetmenin isminden hemen sonra başlayan bu sahnede Savaş’ı bir mezarlığın içinde motordan inerken gördük ve Helen ile buluştu. Ardından bir mezarın önünde durup sarıldılar ve o mezar ise Ercüment Çözer’e aitti! Seyirciye çok güzel bir merak unsuru bırakmış oldular. BluTV, tıpkı Netflix gibi bütün bölümleri tek seferde yayınlasaydı önümüzdeki bölümleri bir çırpıda izlemek için önemli sebeplerden birisi olacaktı. Şimdi ise sıradaki bölümü büyük bir merakla bekliyoruz.

 

Exit mobile version